Bulgaristan Müslüman Türklerine Yönelik Zorunlu Eritme Girişiminin 30. Yılına İlişkin Hak ve Özgürlükler Hareketi Bildirgesi

Share this history on :
Bulgaristan Müslüman Türklerine Yönelik Zorunlu Eritme Girişiminin 30. Yılına İlişkin Hak ve Özgürlükler Hareketi Bildirgesi



30 yıl önce totaliter komünist düzeninin en acımasız ve demokratik olmayan eylemlerinin en kapsamlı ve ucube dönemidir. Bu girişim bundan çok daha önce Romanların ve Pomakların adlarının değiştirilmesiyle başlayıp 1984/85 yılında Türklerin adlarının değiştirilmesiyle doruk noktasına ulaşmıştır. Bu eylem çağdaş Bulgaristan Tarihinin en çirkin mecazıyla, “Soya Dönüş Süreci” olarak adlandırılmıştır.
Bununla ilişkili olarak 41. Halk Meclisi bu eylemi kınayan bir Bildirge kabul etmişti, çünkü tarihi bir dava ile hesaplaştığı inancını taşıyordu. Bu Bildirge uygarlık bakımından kesin bir siyasi sonuç içeren ahlaki ve değer enerjisiyle doluydu, çünkü Avrupa ve dünya düşüncesinin en yüksek başarılarına, uluslararası hukuk alanındaki insan haklarına ve azınlıklara atıfta bulunuyordu.
Kesin bir biçimde, Eritme siyaseti kınanmış, 360 000 Türk kökenli Bulgaristan vatandaşının sınırdışı edilişinin bir çeşit etnik temizlik olduğunu beyan etmişti – o güne kadar Avrupa tarihinde ve belki de dünya tarihinde görünmemiş bir olaydı.
Zamanın uzaklığı bakımından şu bulguya vardık ki bu Zorunlu Ad Değiştirme eylemi insanlar arasında nefret ekti ve böylelikle şiddeti arttırdı yani Bulgaristan toplumunda etkilenmeyen insan kalmadı. Açıkça ifade ediyoruz, uygar dünyada böyle hayat dramı bir daha asla yaşanmamalıdır, çünkü insan varlığındaki varoluşsal değişkenleri kötülüyor, acımasızca insanın onurunu aşağılıyor, yurttaş, siyasi ve kültürel hakları askıya alıyor, özgülükleri gasp ediyor ve daha güzel bir yaşam hayallerini çalıyor. Daha fazlası da var. Doğal olarak bu şiddete demokratik direniş gösterdikleri için binlerce insan mağdur oldu, evlerinden alınıp sürgüne gönderildi, işlerinden atıldı ve yüzlercesi de öldürüldü ki aralarında 17 aylık Türkan bebek de var.
1984/85 kışından 30 yıl ve Rodoplardaki olaylardan 50 yıl sonra bu süre yeterli derecede uzun bir tarihi dönem ve zamandır ki olaylar tarafsız okunsun ve çözümlensin ve artık tarih kitaplarına da dâhil edilsin. 
Daha önce 1992, 2002, 2003, 2007 ve 2010 yılında olduğu gibi ki, bunlara bire bir Başsavcı ile görüşmelerimiz dâhil ve şimdi de Bulgaristan Adaletine ve Bulgaristan Cumhuriyeti Başsavcısına şiddetle çağrıda bulunuyoruz. Sözde “Soya Dönüş Süreci” faillerine yönelik davanın sonuçlanması için gereken yapılsın, çünkü bu Sürecin zamanaşımıyla örtbas edilmesi olayı, suçu belirli kişilerden herkesin üzerine aktarıyor.
Sözde “Soya Dönüş Süreci” ve ona yönelik hatıralar karşılıklı hoşgörü ihtiyacını, etnik düşmanlığın önlenmesini ve bunların tümünün Bulgaristan toplumunun bütünlüğü lehine olduğu inancımızı pekiştirmektedir.
Bu suçların zamanaşımına uğramamasına yönelik istekte bulunan tek taraf olduğumuzu iddia etmiyoruz. Aksine, bu yönde sağ kanat siyasi güçlerinin çabalarını da saygıyla takdir ediyoruz, ama bizler bu korkunç eylemlerin izlerinin nihai kaldırılması fikirlerini destekleyerek devam edeceklerini umuyoruz. İşte bu destek, amaca ulaşmak için gerçek bir manevi destek olacaktır. Ülke arşivleri hala özgür seçim sonucu olmayan kişi adlarıyla doludur. Bu son izleri de ortadan kaldırmak için Bulgar Kimlik Belgeleri, Bulgar vatandaşlığı, Sivil kayıt, Yargı ve Ceza Yasalarındaki değişikler yapılmasına ilişkin verdiğimiz önerileri desteklemeleri için bütün demokratik partilere çağrıda bulunuyoruz.
Büyük bir üzüntüyle görüyoruz ki bu kötü sürecin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen, hala Bulgaristan’da nefret söylemini gizlemeden kullanan, hatta ahlaksızca zamanın derslerini reddeden siyasi güçler var ki bazıları ülkenin yönetiminde bile yer alıyorlar. Haklı olarak, vermiş olduğumuz örneğe dayanarak, bu olayın sadece geçmişin bir yansıması olmadığını hatta sözde “Soya Dönüş Sürecinin” bir devamı olarak da yorumlanabilmektedir. Aşağıdaki gerçekler böyle düşünmemize neden olmaktadır:
  • Azınlıklara yönelik temel hoşgörünün reddedilmesi
  • Ana dilini kullananlara ceza hükümleri
  • Etnik ve siyasi kimliğe dayalı görevden almalar
  • İktidarı temsil eden, buna topluma mal olmuş kişiler de dâhil olmak üzere yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık sözcüklerinin yaygın olarak kullanılması (burada sadece Vatansever Cephe söz konusu değildir, aynı şekilde eşit yurttaş hakkına sahip Bulgaristan vatandaşlarına “hayvan” ve “insana benzeyen maymun” olarak benzeten Reformcu Blok bakanları da vardır)
  • Demokratik başarı olan Türk Dili haberleri hakkının alınması denemeleri
  • Yüksek duyguya ulaştıran söylemlerle, etnik grupların damgalanması ve aşağılanması vs. vs.
Hak ve Özgürlükler Hareketi Meclis Grubu bu süreçlere ilişkin derin endişe ve kaygılarını ifade eder, toplumda dinsel, etnik, kültürel ve dilsel nefreti, ayrımcılığı ve korkuyu kışkırtacak her eyleme karşı çıkmaktadır. Kesin bir biçimde inancımızı ifade ediyoruz ki Bulgaristan Cumhuriyeti Avrupa Birliğine üye hukukun üstünlüğünü ve temel insani özgürlükler ile güvenceli hakları sağlayan demokratik bir ülkedir, buna farklı kimliklere sahip insanlar arasındaki işbirliği ve diyalog alanı olmak üzere kapsayıcı bir toplum inşa çabaları da dâhildir.
Ülkedeki hoşgörülü etnik ve toplumsal modelin oluşmasında, geliştirilmesinde ve onaylanmasında yüksek toplumsal sorumluluk sahibi olmuş ve katkıda bulunmuş bir siyasi parti özgüveniyle kesin bir dille ifade ediyoruz ki tüm yasal yolları kullanarak bu eksikliklere sert muhalif olmaya devam edeceğiz. Bize göre, bu tutum en etkili, en demokratik, en çağdaş davranış modelidir ve bu model yukarıda adı geçen kötü alışkanlıklardan ve toplumsal hoşgörü ile onlara yönelik duyarlılığı kuracak ve doğrulayacak engellerin inşası için sürekli ve kesin bir biçimde kullanılmalıdır. Demokratik toplumlar yükselen yabancı düşmanlığına karşı gelmelidir ve onu hak ettiği yerde, toplumsal yaşamın sınırında yalıtmalıdırlar.

 20-12-2014 

0 yorum:

Публикуване на коментар