DOST SUSMAYACAK!

Share this history on :
ARNAVUTLUK’TA 50 000 BULGAR MİLLİ AZINLIK DA, BİZ BULGARİSTAN’DAKİ 1 000 000 TÜRK NEYİZ?

Azınlık politikalarında, Bulgaristan Cumhuriyeti ve Arnavutluk Cumhuriyeti arasındaki ortak nokta şudur ki, iki devlet de Avrupa Konseyi'nin Ulusal Azınlıkarının Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesini imzalamış ve kabul etmiş olmalarıdır.
Bulgaristan bu Sözleşmeyi, 18 Şubat 1999 yılında, 38. Millet Meclisi'nde yasa ile kabul etti.
Azınlık konusunda ortak noktalarımız buraya kadar. Gelelim farklılıklara.
Bulgaristan’dan farklı olarak, Arnavutluk Avrupa Konseyi'nin Ulusal Azınlıkarının Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşmesi'ni sadece kabul etmekle kalmayarak, kendi ülke sınırları içerisinde Milli Azınlıkların var oluşunu da kabul etti ve bunu azınlıklar için özel bir yasa ile yaptı. Bu yasa, 19 Ekim 2017 tarihinde oylamaya sunulmuş ve Arnavutluk Millet Meclisi'nde 9 azınlık toplumunu, ki bunların arasında Arnavutluk’ta bulunan Bulgar azınlık toplumu da yer almaktadır, teker teker ismen sayılmıştır.
Bu konudaki Bulgaristan siyasetinde uygulanan yöntem istikrarlı olamamaktadır, aksine sunidir. Bulgaristan, bu sözleşmeyi imzalayıp onayladı, fakat yasa ile kabul edilmiş bu sözleşmeden anlaşıldığı gibi, Bulgaristan’da azınlık gruplarına dahil kişiler bulunmaktadır, fakat azınlıkların kendileri inkar edilmektedir. Bu sebepten olsa gerek ki, Anayasa’da etnik aidiyetten, etnik ve dini farklılıklardan bahsedilmekte, fakat Bulgaristan’ın kanun yapıcısı bu gruplara kesinlikle azınlık statüsünü vermeyi red etmekte. Bu klasik bir kibir içeren çifte standart politika yapma yöntemidir.
Arnavutluk’ta bulunan 50 000 Bulgarın etnik Milli Azınlık Statüsü var, lakin örneğin Bulgaristan’daki yaklaşık 1 000 000 Türkün Milli Azınlık Statüsü yok.
O zaman biz neyiz?
Sadece etnik, dini ve kültürel farklılığa sahip kişiler!!! Acaba, bu farklılıkların kaliteli, hukuki azıklık statüsüne sahip olmaları için daha ne gerekmektedir?
Cevap yok!
Ya da cevap daha da alaycıdır – basitçe sizi tanımıyoruz ...
Fakat, öyle veya böyle cevap verilecektir...
Bu cevap bir mecburiyettir!
Bir azınlığın var olması hukuki bir mesele değildir, bu objektif bir gerçektir ve bu mesele hukuki reddin “inadından” daha yüksek durmaktadır. Yasa, bir azınlığın var oluşunu red etse bile, hatta bu red Anayasal olsa bile, bu azınlığın var oluşu gerçeğini yok edemez.
Bu nedenle, 3 000 imza toplayarak, Arnavutluk’taki var oluşunu kanun yapıcıyı ikna ederek kabul ettiren Bulgarların başarısıyla, haklı olarak övünen Bulgaristan siyasetçilerinin ve devlet adamlarının, kendi bahçelerine de bakmalarında fayda var.
Bakmaları gereken bu bahçede, Bulgarların yanısıra yaklaşık 1 000 000 Türk, yüz binlerce Romen, on binlerce Ermenli ve diğer azınlık mensuplarına ait niceleri de yaşamaktadır ve bu kişiler de yurt dışında ( Arnavutluk, Sırbistan, Makedonya, Ukrayna, Moldova, Romanya, Macaristan, Cek Cumhuriyeti vs.) yaşayan Bulgarların beklentilerine eş değer olarak, aynı şekilde hukuki ve Avrupai bir tanınmayı hak etmektedir.
Bu, Şikago’nun İllinois eyaletinde rahat bir şekilde oradaki Bulgar Milli azınlığı ile ilgili konuşan Cumhurbaşkanı için de geçerlidir, lakin etnik ve dini farklılıklara sahip, kendi vatandaşlarına da bakma ve onları görme zamanı gelmiştir.
Tekrar edelim. Azınlık olarak tanınmamamız bizim azınlık olduğumuz gerçeğini yok edemez veya anca tanındıktan sonra azınlık olacağımızı da göstermez. Fakat inkar edilmek ve hukuki olarak statümüzün tanınmaması zararsız değildir. Bu bize uygulanan ayrımcılığın temelindedir, her geçen gün daha da derinleşen ayrımcılık politikasının temelindedir ve bu ayrımcılık şahsıma sürekli, ana dilimi kullandığımdan dolayı kesilen cezalarda ve bir türlü gerçekleşmeyen Avrupa standartlarına göre entegrasyonda kendini göstermektedir.
Farkındayım ki, yapmış olduğum bu açıklamaya karşı güçlü bür anti demokratik, ırkçı bir uğuluma olacaktır: “ Kabus! Mestan Milli Azınlık Statüsü istiyor!"
EVET!
Evet istiyorum! Arnavutluk’taki Bulgar Azınlığı'na hangi insani, manevi ve siyasi nedenlerle Milli Azınlık Statüsü'nün verilmesini istediysek, aynı nedenlerle istiyorum.
Aksisi, çifte sandarttır. Aksisi, demokrasi taklididir ve iktidarda olan aşırı milliyetçilerin alkış tuttukları totaliter savaşçı ve ırkçı formun tekrar doğuşudur.
DOST, bu konuda susmayacaktır, çünkü susmak suç ortaklığıdır.

Lütvi MESTAN,
DOST PARTİSİ
GENEL BAŞKANI

0 yorum:

Публикуване на коментар